İyi Huylu Prostat Büyümesi – Bph (Benign Prostat Hiperplazisi)

Prostat; mesanenin alt bölümüne yapışık halde bulunan, yaklaşık 20 gram ağırlığında olan şekli kestaneye benzer sadece erkeklerde bulunan bir organdır. Mesanede depolanan idrar, prostatın içinden geçerek idrar yoluna girer. Prostat; içerisinden idrar yolunun başlangıç kısmının geçtiği organdır. Salgıladığı sıvıyı ince kanallar vasıtası ile idrar yolu içine boşaltır. Prostatın sıvısı meninin %20-25 kadarını oluşturmaktadır. Bu sıvı meni içerisine verdiği sıvılarla; meninin sıvılaşmasını, pH özelliğinin devam ettirilmesini sağladığı gibi bilinen-bilinmeyen birçok enzimi ile gebelik oluşmasında etkili olabilmektedir.

Prostatın üç grup hastalığı önemlidir.

  1. Prostat iltihapları
  2. Selim prostat büyümeleri
  3. Prostat Kanseri

Genç erkeklerde prostat bir ceviz büyüklüğündedir, ancak 40 yaşlarının sonunda ve 50 yaşlarının başında prostat büyümeye başlayabilir. Erkeklerin çoğunda bu bir probleme neden olmaz. Bazı erkeklerde prostat büyümesi idrar yoluna baskı yaptığı için idrar yaparken zorluk çekilebilir. Sorunlar arasında gece yarısı idrara çıkmak için yataktan kalkmak ve sık sık idrar yapmak sayılabilir. İdrar akışı eskiye göre yavaşlamış olabilir. İdrar yapmak için zorlanmak gerekir ve idrarın belli başlı kısmı aktıktan sonra hala damla damla idrar gelebilir. Ayrıca kişi idrar yaptıktan sonra idrar kesesinin tamamen boşalmamış olduğu hissine kapılabilir.

Bazı erkeklerde büyüyen prostat ameliyatla küçültülebilir ve normal idrar yapmak mümkün olur. Prostat ameliyatı genelde erkeğin cinsel istemini ve cinsel gücünü etkilemez ama cinsel ilişki sırasında meni idrar torbasına boşaldığı için baba olma yeteneği kaybolur.

Birçok vakada sorunlar prostat büyümesinden kaynaklanır. Bu durum can sıkıcı olmakla birlikte ciddi değildir. Ancak bazen bu belirtiler prostat kanserinin habercisi olabilir, prostat kanseri de başarı ile tedavi edilebilen bir hastalıktır.

Prostat kanserinin nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Aşırı yağlı gıdalar prostat kanseri riskini arttırabilir, ayrıca ailesindeki erkeklerde prostat kanseri bulunan (baba, erkek kardeş, her iki taraftaki büyükbabalar) kişilerde risk iki kat fazladır. Birden fazla yakın akrabada prostat kanseri varsa risk daha da artar.

Bu şekilde risk grubuna dahil olan erkekler 40 yaşından sonra düzenli olarak prostat muayenesi olmalıdırlar. Prostat muayenesi makattan yapılan bir muayene ve kan testinden ibarettir.

Bu iki hastalık dışında özellikle genç erkeklerde görülen ve prostat iltihabı olarak bilinen bir hastalığı daha vardır prostatın. Sık sık idrar yapmak ve testislerde ve meni boşalırken ağrı duymak prostat iltihabının belirtileri arasındadır. Kolaylıkla tedavi edilebilir.

Prostatın akut iltihapları seyrektir. Mikrobik bir ajanın genellikle kan yolu ile prostat dokusuna yerleşmesiyle veya prostat kanalcıklarından girmesiyle prostat iltihabı oluşabilir. Hastalık çok ağrılıdır, ateşle seyreder ve genel durumu bozar. Uygun antibiyotiklerle tedavisi iltihap apseleşmeye sebep olmuşsa apsenin boşaltılması gereklidir. Prostatın kronik iltihapları daha sıktır. Genellikle 25-50 yaşlar arasında görülür. Bazı mikropların prostat içerisine yerleşmesi ve olayın kronik hal kazanması ile çok çeşitli şikayet ve belirtilere sebep olabilir.

Prostat Belirtileri:

  1. Sık idrara çıkmak.
  2. İdrar yaparken ve istirahatle idrar yolunda yanma.
  3. İdrar yolundan akıntı.
  4. Boşalma sırasında veya sonrasında ağrı, yanma.
  5. Büyük abdest hissi, kabızlık.
  6. Makat, idrar yolu arasındaki bölgede ağrı, yanma.

Prostatın kronik iltihaplarının hem teşhisi hem de tedavisi güçtür. Teşhiste hastalığa sebep olan etkenin bulunması, antibiyotik hassasiyet testlerinin yapılması çok hassas bir işlemdir. Dikkatle yapılmadığında ya etken ajan bulunamamakta ya da bizzat hastalığa sebep olan ajan değil de, dışarıdan bulaşan mikropların üremesiyle yanlış bir etken sebep olarak gösterilebilmektedir.

Kronik prostatit hastalığı düşünülen hastada etkenin izolasyonu ve tanı için özel değerlendirmeler şarttır. Bu amaçla en yaygın kullanılanında; ilk idrar, orta idrar, prostat masaj sıvısı ve son idrarda ayrı ayrı değerlendirme ve kültür yapılmaktadır. Buna alt idrar yolu enfeksiyonlarının lokalizasyon testleri denilmektedir.

Selim Prostat Hiperplazisi (Bph)

Erkeklerde 30’lu yaşların başında histolojik olarak BPH saptanabilir. Hastalığın görülme sıklığı artar ve 80’li yaşlarda %90’lara ulaşır. Prostat büyümesi ve mesane boynu obstrüksiyonuna sekonder semptomlar yaşla birlikte artar ve 70’li yaşlarda erkeklerin ¼’ünde ciddi semptomlar oluşturur.

  1. Obstrüktif Semptomlar:
    Güçsüz idrar akımı,
    İdrar yaparken duraksama
    İşeme sonunda damlama
    İdrar tutamama
    Mesanenin tamamen boşalmadığı hissidir.
  2. İrritatif Semptomlar:
    Acil işeme hissi,
    Sık işeme,
    Noktüri,
    Ara sıra idrar tutamama,
    Ara sıra ıkınmalı işemedir.
  3. Diğer semptomlar:
    Kanlı işeme (hematüri)
    İdrar yolu enfeksiyonları
    İdrar retansiyonu
    Böbrek yetersizliği gibi şikayetlerde oluşabilir.

BPH tedavi edilmediği zaman mesane taşları, idrar yolu retansiyonu (tıkanıklık), hidronefroz ve ciddi olgularda böbrek yetmezliğiyle sonuçlanabilir.

Hafif derecede şikayeti olan hastalar dikkatli izlem altına alınabilir. Ancak orta ve ciddi derecede semptomları olanlar belli bir tedaviyi gerektirirler.

Hastalara öncelikle tam idrar tahlili, üre, kreatinine, total psa, serbest psa testleri yapılmalı, radyolojik olarak üriner ultrasonografi, IVP, üriner ct veya prostat MR görüntülemesi uygulanmalıdır.

İdrar akım hızı için üroflowmetri, mesane fonksiyonları için ürodinami ve basınç akım çalışmaları yapılmalıdır.

Bütün bu testler sonucunda hastalar takip, medikal tedavi ve cerrahi grup olarak sınıflandırılır.

Operasyon kararı alındığında, prostatın boyutu ve hastanın genel durumu dikkate alınarak operasyon tipi belirlenir.

  • TUİP: Prostatın transüretral insizyonu üretral direnci azaltmak ve işeme semptomlarını geçirmek amacıyla prostatik üretranın insizyonundan ibarettir. Patolojik örnekleme imkanı vermez.Prosedür küçük prostatlılarda etkindir. Postoperatif bir gün yatış süresi vardır.
  • TUR (P): Transüretral yolla prostat rezeksiyonudur. Orta büyüklükteki 40-100 gram prostatlarda tercih edilir. Patolojik örnekleme imkanı verir. Ameliyattan sonra sonda takılır ve hastanın hastanede kalış süresi 3-4 gündür.
  • Plazmakinetik TUR (P): büyük volümlü prostatlarda tercih edilir. Patoloji alınması yapılabilir. Kanama olasılığı TUR (P)’ye göre daha azdır. Sonda takılır ve hasta 1-2 gün hastanede kalır.
  • Greenlight TUR(P): Laser yardımıyla prostat volümünün vaporizasyonu (buharlaştırma) tekniğidir. Her boyutta prostatta yapılabilir. Tek dezavantajı patolojik örnek alınamamasıdır. Kanama minimaldir. Ameliyat sonrasında sonda her zaman takılmaz. Hasta bir gün sonra evine gidebilir.
  • Açık Prostatektomi: 150 gram ve üzeri boyuttaki prostatlarda tercih edilir. PSA değerinin normal olması veya iyi huylu büyüme varlığının patolojik olarak ispatlanmış olması gerekmektedir. Bu koşullar altında açık prostatektomi suprapubik veya retropubik olarak yapılabilir. Ameliyat sonrasında 5-7 gün sonda takılı kalır. Hastanın iyileşme süresinin yaklaşık 7 gün olması ve kanama olasılığı fazla oluşundan dolayı bu operasyon tipinin yapılma sıklığı gittikçe azalmaktadır.

Greenlight Laser Prostat Tedavisi

Prostat, erkek üreme ve boşaltım sisteminin kestane büyüklüğünde ve şeklinde, yaklaşık 18-20 gram ağırlığındaki bir salgı bezidir.

Prostat anatomik olarak rektum (makat) denen dışkı yolunun son kısmının önünde ve idrar torbası yani mesanenin hemen altındadır. Prostat idrarın içinden geçtiği kanal olan idrar yolunu yani üretrayı sarar.

Prostat çoğu erkekte yaşlanma ile beraber büyür ancak bu büyüme genellikle 40’lı yaşlara kadar önemli bir sorun oluşturmaz. 60 yaşındaki erkeklerin %50 sinde prostat büyümesi görülürken, 70-80 yaşlarındaki erkeklerde bu oran %90 ‘a ulaşır.

Prostatın iyi huylu büyümesi (BPH) ile prostatın kanseri çok farklı durumlardır. Normal prostat büyümesi yani BPH ile prostatın kanserli büyümesinin birbirine karıştırılmaması gerekir. Prostatında tümör veya kanser saptanan hastaların hiçbir şikayeti olmayabilir. Prostattaki tümör PSA denen kan testinin yüksekliği sonucunda prostat biyopsisi ile teşhis edilebilir. Kimi zaman da PSA testi normal olmakla beraber prostatın parmakla yapılan muayenesi sonucunda prostatta nodul veya kitle saptanır ve sonrasında  prostat biyopsisi yapılır ve tümör teşhisi konulur.

Bu bölümde anlatılan durumlar tamamen normal prostat büyümesi yani BPH için anlatılmaktadır.

Prostat büyümesi olduğunda,

  1. Sık idrara çıkmak,
  2. İdrar yaptıktan sonra rahatlamama ve mesanede idrar varlığı hissi
  3. Geceleri idrar kalkma,
  4. İdrar yaparken yanma ve sızlama,
  5. Devamlı idrar hissi
  6. Kesik kesik işeme,
  7. İdrar yaparken zorlanma veya ıkınma,
  8. Dağılarak veya çatallı tarzda işeme,
  9. İdrarın başlaması için beklemek,
  10. İdrar akımında tazyikte azalma,
  11. Ara sıra idrar tutamama, idrar damlaması ve idrar kaçırma
  12. Acil işeme isteğinin gelmesi gibi şikayetlerden birkaçı veya hepsi görülebilir.

Amerikan Üroloji Derneği’nin idrar yollarındaki belirtilerin şiddetini değerlendirmek için basit bir anket hazırlamıştır. İdrar yollarında şikayetler varsa, lütfen bu anketi doldurunuz ve üroloji uzmanına gösteriniz.

 

Lütfen Şikayetlerinizi Değerlendiriniz:

 

AUA Belirtileri Değerlendirme Anketi

Amerikan Üroloji Derneği (American Urology Association: AUA), sizin ve doktorunuzun prostat büyümesi belirtilerinin şiddetini anlayabilmeniz için aşağıdaki belirti karşılaştırma değerlerini hazırlamıştır.

Her sorunun sizin yaşadıklarınıza uygun olan yanıtını, vereceğiniz yanıta karşılık gelen sütundaki düğme üzerine tıklayarak seçebilirsiniz.

İyi Huylu Prostat Büyümesi (BPH) durumunuzla ilgili sorular Hiç 5’te 1’den az zamanda Yüzde elliden az zamanda Yaklaşık yüzde elli zamanda Yüzde elliden daha fazla zamanda Neredeyse her zaman Puan Değeri
Geçtiğimiz ay, idrarınızı yapmayı bitirdikten sonra mesanenizin tamamen boşalmadığı hissine ne kadar sık kapıldınız?
Geçtiğimiz ay, idrarınızı yapmayı bitirdikten sonra 2 saat içinde idrarınızı yeniden yapmanız ne kadar sık gerekti?
Geçtiğimiz ay, idrarınızı yaparken birkaç kez durdurup yeniden başlatmanız ne kadar sık oldu?
Geçtiğimiz ay, idrarınızı tutmanız sizin için hangi sıklıkta zor oldu?
Geçtiğimiz ay idrar akışınız hangi sıklıkta zayıf oldu?
Geçtiğimiz ay, idrar akışınızı başlatmak için hangi sıklıkta zorlamanız veya uğraşmanız gerekti?
Geçtiğimiz ay, geceleri yatağa girip sabah uyanıncaya kadar geçen zamanda idrarınızı yapmak için genellikle kaç kez kalktınız? (Her gece ortalama olarak uyanma sayınıza en yakın olan sütunu işaretleyin.)

Değerlendirme puanınızın anlamı:

0-7 puan: hafif şikayetler

8-19 puan: orta derecede şikayetler

20-35 puan: şikayetler şiddetli derecede

Puanınız 8 veya üzerindeyse, bir doktora başvurmalısınız.

 

Prostat büyümesinin tedavi yöntemleri arasında, ilaç tedavisi, ısı tedavileri  (TUMT) -(TUNA)- (ILC) ,  kapalı veya açık prostat ameliyatı , eski lazer yöntemleri olduğu gibi ,  GREENLIGHT LASER yöntemi ile prostatın buharlaştırılması  (vaporizasyonu) sayılabilir.

Bu tedavi yöntemlerinden, ilaç ve ısı tedavileri şikayetlere yönelik olup geçici çözüm yaratmaktadır.

İlaç tedavilerinde uzun süre ilaç kullanma zorunluluğu sorun yaratırken bu ilaçların kullanımına bağlı olarak yorgunluk, baş ağrısı, tansiyon düzensizlikleri, sertleşme bozuklukları, sperm çıkmaması ve cinsel istek kaybı yan etkiler görülebilir.

Isı tedavileri ya da termal tedaviler, prostat dokularının ısıtılıp öldürülmesi tekniğine dayanır. Öldürülen dokular prostatta kalır ve ilerleyen zamanla yara dokusuna dönüşür. Bunun sonrasında hastanın şikayetleri bir veya iki yıl içinde tekrar başlayabilmektedir. Isı tedavilerinin yan etkileri, idrar yaparken ağrı, idrar yolu enfeksiyonları, idrar kaçırma ve sperm çıkaramama olarak görülebilir.

Prostatın transüretral yolla rezeksiyonu yani TUR (P), büyümüş prostat dokusunun kazınarak prostat kapsülünden çıkarılması esasına dayanır. Uygun bir tedavi yöntemi olarak görülmekle beraber ameliyat sırası ve sonrasında risklerin en fazla olduğu cerrahi yöntemlerdendir. Kan kaybının fazla oluşu, ameliyat sonrası idrar kaçırma riskinin olması, çoğu hastada geri dönüşümsüz olarak sperm çıkışının kaybolması,yaklaşık 3-4 gün hastanede yatma zorunluluğu , 2-4 gün sonda mecburiyeti ve ameliyat sonrası iyileşme süresinin 6 haftaya kadar uzaması gibi  risklerinin olması önemlidir.

Eski lazer teknolojileri ise , büyümüş prostatı tedavi etmeye çalışır . Bu lazerler ısı kullanarak dokuları öldürür ancak ortadan kaldırmaz. Öldürülen doku vücutta kalır ve zamanla atılır. Eski lazer teknolojilerin koagulasyon (pıhtılaşma) mekanizmasına etkileri fazla olmadığından dolayı ameliyat sırasında kanamalar ve sonrasında kan kayıpları olabilir.

PVP (photo-selective vaporization) veya BPH ‘nin (Benign Prostatic Hyperplasia/Hypertrophy) veya prostat büyümesinin cerrahi tedavisi için geliştirilmiş bir tekniktir. Greenlight PVP adındaki bu sistemde, özel tasarlanmış KTP adında yüksek bir güç ve yeşil lazer ışık kaynağı ve fiber optik ulaşım sistemi kullanılmıştır.

Yeşil ışığın dalga boyunun karakteristik özelliği sayesinde kanama olmamakta ve prostatta ödeme ve geç dönem döküntülerine sebep olmamaktadır. Greenlight yaptığı vaporizasyondan sonra   kan kaybı olmamakla birlikte derin doku nekrozu da (ölümü)  görülmemektedir.

Bu sistemle birlikte endoskopik görüntü eşliğinde sistoskop adı verilen cihaz yardımıyla operasyon rahatça yapılabilmektedir. Lazeri ışını uyarıları prostat dokusuna yönelterek hızlı ve nazik temasla prostat dokusu kansız olarak buharlaştırılır.

Operasyon süresi ortalama 20-45 dk arasında sürmektedir.

Operasyonun ardında hastalar hızlı iyileşme süreciyle şikayetlerden kısa sürede kurtularak normal vücut fonksiyonlarına dönerler. Cinsel fonksiyonlardan uzak kalma ve operasyon sonucunda cinsel fonksiyon bozukluğu riski bulunmaz.

PVP, iyi huylu prostat büyümesi için TUR (P) yönteminin güvenliği ve garantisiyle minimum yan etkisi olan ışın tedavisini birleştirerek konforlu ve eşsiz bir tedavi sunar. Başka hiçbir yöntem bu kadar kısa sürede tedavi olanağı sunmamaktadır. Bu yöntemin yan etkilerinin de çok az oluşu diğer önemli bir avantajıdır.

Kansız bir operasyon oluşu; iyileşme süresinin kısa sürmesine ve hastaların hemen ayağa kalkma ve hareket özgürlüklerine kavuşmasına olanak verir.

Hastaların yarısından azında kateter (sonda) kullanma zorunluluğu ve takılan sondanın 24 saatten az süre kullanılması önemli avantajlarıdır. Hastanede yatmaya gerek kalmadan aynı gün taburcu olma imkanı avantajdır.

Greenlight PVP güvenlidir. Sadece buharlaştırılacak dokuyla sınırlıdır.

Tedavi edilen bölgeye ulaşmak için büyük yaralar açmak gerekli değildir.

Greenlight PVP laser;

  • Kalp ve akciğer rahatsızlıkları gibi genel anestezi ile ameliyat riski bulunan hastalarda
  • Aspirin gibi kan sulandırıcıları kullanma zorunluluğu olanlarda,
  • Kalp krizi geçirmiş veya by-passlı, koroner damar hastalarında,
  • Diyabet, hipertansiyon gibi sistemik hastalığı olanlarda Prostat Büyümesinin Cerrahitedavisi İçin İdeal Yöntemdir:

 

Hasta Soruları Ve Cevapları, Merak Ettikleriniz…

  • Greenlight PVP prosedürü FDA onaylı mıdır?
    Evet. Greenlight laser 2001 yılında FDA onayı almış ve o günden beri güvenli olarak kullanılmaktadır.
  • Greenlight PVP nasıl çalışmaktadır?
    Greenlight PVP lazer sistemi, doktorun mesaneyi ve prostatı muayene  etmesine yardım eden sistoskop denilen optik endoskopik düzenek aracılığıyla idrar yoluna ince bir tel sokulur. Bu tel üzerinden büyümüş prostat dokuları hızla buharlaştırılıp hassas bir şekilde yok eden yeşil lazer enerjisi iletilir.  Dokular buharlaştırıldığında açık kanal gözlenir.
  • Gece hastanede kalmam gerekir mi?
    Hastalar çoğunlukla işlemden birkaç saat sonra isterlerse eve gidebilirler.
  • Anestezi gerekli midir?
    Greenlight işlemi için anestezi gerekir ancak lokal-bölgesel-veya genel anestezi gibi seçenekler hastanın genel durumuna ve diğer hastalıklarına göre değerlendirilir.
  • Greenlight işlemi ağrılı mıdır?
    İşlem sonrasında ağrı şikayeti hastalar tarafından bildirilmemiştir.
  • Sonda veya kateter takılacak mı?
    Hastaların yarısından fazlasında sonda veya kateter ihtiyacı olmamaktadır.Sonda takılması durumunda ise en fazla 1 gün kalmaktadır.
  • Operasyon ile ilgili sonuçlar ne zaman görülebilir?
    Greenlight işlemi sonunda şikayetler derhal kaybolmakta ve idrar akımı normal hale gelmektedir.
  • İyileşme süresi ne kadardır?
    Çoğu hasta 1-2 gün içinde işlerine dönmektedir.
  • Greenlight işleminin yan etkileri, komplikasyonları ve riskleri nelerdir.?
    Operasyon sonrasında idrar yaparken hafif yanmalar görülebilir. Çok nadir de olsa spermin mesaneye doğru geri kaçışı olabilir. Klinik çalışmalar sonucunda; idrar kaçırma , cinsel istek kaybı , ereksiyon bozulması ve  kan nakli gereksinimine rastlanmamıştır.
  • Greenlight işleminden sonra cinsel hayatım etkilenir mi?
    Greenliht işlemi sertleşmeyi veya orgazm olmayı etkilemez.
  • Isı tedavileri olup fayda görmediysek greenlight olabilir miyiz?
    Bu tedavilerle çare bulamayan birçok hastanın pvp laser tedavisi başarı ile yapılmıştır.
  • Prostatın kapalı ameliyatı (TUR) olduktan sonra greenlight olunabilir mi?
    Evet. PVP tedavisi yapılabilir.
  • Greenlight işleminden sonra prostat ilacı almam gerekecek mi?
    Hayır. Doktorunuz durumunuza göre ilaç kesme zamanını söyleyecektir.
  • PVP laser için aday olup olmadığımı nasıl anlayabilirim?
    Doktorunuz tarafından yapılan testler sonucunda bu değerlendirme yapılacaktır.

 

Prostat Kanseri

Erkeklerde en sık görülen 2. kanser tipidir. Ülkemizde sıklığı 35/100.000’dir. İngiltere ve Amerika’da erkeklerde en sık görülen tümör prostat kanseridir. Her yıl 20.000 kişi prostat kanserine yakalanmakta ve her yıl 10.000 kişi prostat kanserinden ölmektedir.

Prostat kanseri en sık 60-70 yaş grubunda saptanmaktadır.

Mesane Kanseri (Değişici Epitel Hücreli Karsinom)

Mesane (idrar torbası); karnın alt bölümünde içi boş bir organdır, böbreklerde kanın süzülmesi sonucunda oluşan idrarı biriktirir. İdrar  mesaneye üreter adı verilen iki tüp aracıyla geçer. Mesanede biriken idrar  belli hacme ulaştığında işeme yoluyla atılır. Yani mesane idrar birikimini ve atılmasını sağlayan dinamik.bir organdır. Mesaneni dolup boşaldıkça hacminin değişmesine yarımcı olan detrusor isimli kas tabakası vardır. İdrar mesaneden dışarıya üretra adı verilen bir tüp aracığıyla atılır.

Mesane kanserinin sebeplerinden en önemlisi sigara kullanımıdır ki riski 4 kat arttırır.

Mesane kanserlerinin %90’ından fazlasının Değişici Epitel Hücreli Karsinom (DEHC) dur.

Sadece mesane yüzeyinin iç katmanına sınırlı kansere;  yüzeyel tümör denir. pTa, pT1 ve pTIS olarak sınıflanır.

En erken yakalanan tümör olan Evre 1’de  pTa tipinde  sadece mukoza  yayılımı görülür.

Evre T2’de kas doku (detrusor) yayılımı ile  İnvaziv Derin Kanser söz konusudur. Evre 3’de mesane tümörü çevre yağlı dokuya yayılmıştır. Evre 4’de ise komşu ve uzak organ metastazları görülür ki metastatik mesane kanser adını alır.

Mesane kanserinde sık görülen şikayet ve bulgular:

  • İşeme sırasında kan gelmesi,
  • Sık idrara çıkma,
  • İdrar sırasında ağrı ve sızıdır.

Ürolog şikayet ve bulguların sebebini bulmak için ayrıntılı anamnez alıp, fizik muayene yaptıktan sonra tetkilerini istemelidir.

Tam idrar tahlili, idrar kültürü,  biokimya ve kan testlerini takiben Ultrasonografi, Intravenöz pyelografi (IVP),  CT, MR gibi radyolojik yöntemler istenmelidir. İdrar sitolojisi de mesane tümör tanısında önemli bir testtir. Gerekli durumlarda kemik sintigrafisi ve AC filmi de istenebilir.

Mesane kanserinin tedavisi, hastanın evresine, derercesine, hastanın genel durumuna ve diğer faktörlere göre değişir. Mesane tümörü olan kişiler, ürolog, onkolog ve radyasyon onkoloğu olan bir takım tarafından tedavi edilmelidir.

Cerrahi; mesane tümörlerinin genel tedavi yöntemidir. Erken evre mesane tümöründe  TUR (Transüretral rezeksiyon-kapalı yöntemle mesane tümörünün kesilerek çıkartılması) adı verilen yöntemle hem tanı hem de tedavi yapılabilir. TUR yönteminde hastaya genel anestezi verilerek idrar deliğinden sistoskop-rezektoskop sokularak mesane içerisindeki tümöral kitle kesilerek çıkarılır. İnvaziv mesane tümöründe TUR yöntemi tek başına yeterli olmamaktadır. En sık uygulanan yöntem radikal sistektomidir. Radikal sistektomi de tüm mesane ve çevre lenf nodları çıkarılır. Erkekte sperm depolama kanalları ve yolları, kadında yumurtalıklar rahim ve vaginanın bir kısmı çıkarılır. Mesane çıkarılınca idrarın vücuttan atılması için yeni bir yol oluşturulmalıdır. Bazen barsaktan mesane yaparak yeni mesane üretraya anastomoz edilir. Bazen  üreterler birleştirilerek karın bölgesinden cilde ağızlaştırılır (loop sistem).

Böbreğin İyi Huylu Tümörleri

  1. Basit Kistler:
    En sık görülen iyi huylu böbrek lezyonu basit kistlerdir. Bir veya birden fazla, tek veya çift taraflı, birkaç milimetreden birkaç santimetre çapa kadar değişen boyutta olabilirler. Basit kistleri çoğu rastlantısal olarak ultrasonografi sırasında saptanır. Şikayet vermeden böbrekte durabilirler. Bazıları da büyüyerek böbrek tıkanıklıklarına yol açabilir ve cerrahi girişim gerekebilir.
  2. Kortikal Adenom:
    Rastlantısal olarak şikayet vermeden saptanan diğer bir tür kortikal adenomlardır. Ancak iyi huylu tümör sınıfında olmalarına rağmen böbrek kanseri gelişme sürecinin erken evresindeki kanser öncesi kitleleri taklit edebilirler. Tedavi ve takip iyi planlanmalıdır.
  3. Onkositom:
    Böbrek kanseri ile en çok karışan patolojilerin başında gelir. İdrardan kan gelmesi şeklinde şikayet verebilir. Üriner CT veya üriner MR ile böbrek kanseri ayırımı yapılabilir. Ancak yine de ayrım yapılamayan durumlarda cerrahi eksizyon yapılmalıdır.
  4. Anjiomyolipom:
    Değişen miktarlarda anormal kan damarları (anjio) , düz kas (myo) ve olgunlaşmış yağ dokusu (lipoma) içerdiklerinden ismi anjiomyolipomadır. Ultrasonografi ile anjiomyolipoma düşünülüyorsa mutlaka üriner BT veya üriner MR yapılmalıdır. Böbrek içine kanama yapabilmesi nedeniyle önemli kitlelerdir.

Anjiomyolipoma tedavisi tümör büyüklüğüne ve semptomatik olup olmadığına bağlıdır. Semptomatik olan veya hızlıca büyüme gösteren kitle embolize edilmeli veya cerrahi olarak çıkarılmalıdır.

Böbrekte kitle saptandığında vakit geçirmeden üroloğa başvurulmalıdır.

Böbrek Kanseri (Renal Hücreli Karsinom – RCC)

RCC ; yetişkinlerdeki tüm kanserlerin %3’ü olmakla beraber tüm primer malign böbrek tümörlerinin %85’inden sorumludur.

Böbrek kanserinin bilinen tek risk faktörü sigara kullanımıdır.

RCC’nin en sık görülen belirti ve bulguları makroskopik  ve mikroskobik hematüri , karın ve böğür ağrısı ve palpabl bir abdominal kitleden ibarettir. Metastatik hastalıklı kişiler akciğer ve kemik metastazları semptomları dispne, öksürük veya kemik ağrısıyla başvurabilir.

Hastanın öyküsü, fizik muayenesini takiben tam idrar tahlili , tam kan sayımı , böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri ,akciğer filmi , abdominal ultrasonografi ve tomografi yapılmalıdır. Kemik ağrısı olan hastalarda tüm vücut kemik sintigrafisi endikedir. Üriner MR ,renal anjiografi ve Torax BT gerekli durumlarda yapılmalıdır.

RCC’nin tek küratif tedavisi cerrahi eksizyondur. Diğer böbreğin fonksiyonları normalse lokalize tek taraflı 5cm ve üzeri tümörü olan RCC hastalarında tercih edilen tedavi yöntemi Radikal Nefrektomidir.

Radikal nefrektomi için 5 yıllık sağ kalım Evre-1 RCC’de %80-85’dir.

  • Böbrek yağlı dokusunda tümör varlığında %70-75,
  • Renal ven tutulumunda %50-60,
  • Vena kava tutulumunda %40-50,
  • Yöresel lenf nodu büyümesi varsa %5-20,

Komşu organ tutulumunda ve uzak m etastazlarda 5 yıllık sağ kalım oranları %0-5’e düşmektedir.

  1. Her iki böbreğinde tümör olanlarda ,
  2. Tek olan böbreğinde tümör olanlarda,
  3. Lokalize 3cm den küçük böbrek tümörü olanlarda  ( özellikle üst ve alt pol ekzofitik kitleleleri ) da parsiyel nefrektomi ( nefron koruyucu cerrahi ) tercih edilir.

Cerrahi müdaheleler, Robotik , Laparoskopik ve açık cerrahi olarak yapılabilir.

RCC’li hastaların yaklaşık üçte birinde tanı konulduğunda metastatik hastalık mevcuttur.

Pelvis Renalis Tümörü

(Böbrek Pelvisinin Değişici Hücreli Karsinomu)

Böbrek pelvisinin değişici hücreli karsinomu, tüm böbrek kanserlerinin %5-7’sini oluşturur. Böbrek pelvis tümörü tüm ürolojik malignitelerin yalnızca %3-4’ünü oluşturur.

Testis Tümörleri

Yetişkinlerdeki testis tümörleri:

En sık görülen yakınma hasta veya cinsel partner tarafından genellikle rastlantı sonucu farkedilen ağrısız tek taraflı şişlik veya nodüldür. Hastaların yaklaşık 1/3’ü skrotum veya karın alt kadranında ağrı hisseder. %10 hastadaki semptomlar metastazlara bağlıdır. Ensede şişlik, akciğer metastazına bağlı olarak öksürük veya nefes darlığı, retroperitoneal metastazlara bağlı gastrointestinal semptomlar veya sırt ağrısı, kemik ağrısı, merkezi sinir sistemi semptomları veya jinekomasti görülebilir.

Tanıda gecikme sık görülen bir durumdur. Tanıda gecikmenin klinik evrelemeyi ilerletmesi, morbiditeyi arttırması ve yüksek mortalite yaratması önemlidir. Gecikme nedenleri hem hastaya hem de doktora bağlı olabilir. Hastaya bağlı gecikme nedenleri testis şikayetlerinin önemini yanlış değerlendirme, bulguların önemsiz bir testis travmasına bağlanması, bulguların gelip geçmesi ve kanser korkusudur. Doktora bağlı gecikme nedenleri şikayetlerin iyi huylu bir hastalığa örneğin infeksiyon, epididimit veya hidrosele bağlanması ve testis muayenesinin ihmal edilmesidir.

Fizik muayene spermatik kord, skrotum ve derinin primer tümör ile tutulup tutulmadığına özellikle dikkat ederek testisin palpasyonunu içermelidir. Skrotal ultrasonografi testisteki kitleyi kanıtlayabilir. Şüpheli durumlarda testis MR istenmelidir. Alfa feto protein (AFP), beta HCG ve LDH gibitümör belirleyicileri kanda ölçülmelidir. Rutin olarak akciğer filmi, torax –abdominal ve pelvik BT çekilmelidir.

Testis kanserlerinin %90’dan fazlası germinal epitelden kaynaklanan germ hücre tümörleridir. Tümörler hem saf hem de karma formlarda bulunur. Sağda biraz daha sık olmak üzere hastaların %1-2’sinde çift taraflıdır. Testis kanserlerinin aşağı yukarı %5’i spermin oluşması ve olgunlaşmasını destekleyen hücrelerden türeyen gonadal stromal tümörlerdir. Testis tümörlerinin takriben %1’i başka bir lokalizasyondan metastaz yapmış tümörlerdir.

En sık görülen tip saf form seminomdur.  Ancak karma tümörler saf tümörlerden daha sıktır. Diğer tümör tipleri; embriyonal karsinom, teratom, koriyokarsinom ve yolk kesesi tümörüdür. Testis tümörleri oluşumunda en önemli risk faktörü, kriptorşidizmdir. İnmemiş testislilerde testis tümör riski 3ile 14 kat artmıştır. Tüm testis kanserlerinin %10’u inmemiş testislerden kaynaklanır.

15-40 yaş arasında en sık seminom ve karma germ hücre tümörleri görülür. Süt çocuklarında yolk kesesi tümörleri hakimdir. 50 yaş üzerinde ise spermatositik seminom, lenfoma ve başka sekonder tümörler görülür.

En sık görülen metastatik bölgeler retroperitoneal lenf nodları, akciğer, karaciğer, kemik ve böbrektir.

Testis tümöründe ilk yapılması gereken; yüksek inguinal orşiektomi operasyonu ile tümörlü testisin çıkarılıp, vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Çıkan testis ve sperm yolları mutlaka patolojik incelemeye gönderilmelidir, patoloji sonucuna göre radyoterapi veya kemoterapi gibi ek tedaviler planlanmalıdır.

Testiste ağrı, şişlik, ele gelen kitle veya sertlik hissedildiğinde vakit geçirmeden üroloğa başvurulmalıdır. Unutulmamalıdır ki testis tümöründe erken teşhis hayat kurtarabilmektedir.

 

Çocuklarda Testis Tümörleri:

Çocuklarda tüm testis tümörlerinin %63’ünü Yolk Kesesi tümörü oluşturur.

Testis tümörlü çocuklar aile tarafından testiste şişlik şikayeti tarafından getirilir. Yanılıp hidrosel olarak değerlendirilse tanı en az 6 ay kadar gecikebilir.

Öncelikle skrotal ultrasonografi ile sıvı toplanması (hidrosel), testis tümörü ayrımı yapılmalıdır. Yine AFP ve BHCG gibi tümör göstergeçlerine bakılmalıdır.

Tüm vakalarda cerrahi olarak testis ve eklerinin çıkarılması tam kür sağlayabilir. Çıkan örnekler patolojik değerlendirmeye tabi tutulmalı ve hızlıca tedavi-takip planlanmalıdır.

Testis tümörlü çocukların %90’ı yaşayacaktır. O yüzden erken tanı ve hızlı tedavi altın standarttır.

Üretral Karankül

Genellikle kadınlarda görülen idrar deliğinin hemen içerisinde veya dışında oluşan fizik muayenede görülebilen kitlelerdir.

Hastalar iç çamaşırlarında kan gördüklerinde, cinsel ilişki sırasında kanama olduğunda veya kanlı olarak işediklerinde doktora gelirler. Çoğu hasta kitlenin büyüdüğünün farkında değildir.

Fizik muayene sırasında idrar deliğinden dışarıya doğru çıkmış olan kitle fark edilir. Kitlenin tedavisi cerrahi olarak çıkarılması ile olur. Operasyon sırasında mutlaka sistoüretroskopi yapılarak üretranın tamamı ve mesane de incelenmelidir.  Çıkan kitle mutlaka patolojiye gitmeli ve preoperatif tanı patolojik olarak da desteklenmelidir.

Hidronefroz

Böbreğin idrar havuzunun genişlemesi olarak düşünülse de hidronefroz; aslında üreter, mesane ve hatta üretra patolojileri sonucunda da oluşabilir. Üreter genişlemesi de iştirak ettiğinde hidroüretronefroz diyebiliriz.

Genellikle idrar yolundaki herhangi bir seviyedeki obstrüksiyon hidronefroza yol açabilir. Öncelikle infeksiyon, taş, tümör, norojen mesane, mesane boynu darlıkları, prostat büyümeleri ve özellikle çocuklardaki hidronefrozda doğumsal patolojiler (UPJ darlığı, VUR vb) ön planda düşünülmelidir.

Prenatal tetkikler sırasında hidronefroz rastlantısal olarak saptanır. Son yıllarda gebelik takibinde rutin olarak yapılan bebeğin ultrasonografik incelemesinde en sık saptanan patoloji hidronefrozdur.

Basit bir ultrasonografi ile hidronefroz tanısı konulabilir. Obstrüksiyonun yerini saptamak için üriner BT, üriner MR ve İVP tetkikleri gerekebilir. VUR tanısını koymak için sistogram, UPJ darlığı tanısı için se diüretikli DTPA sintigrafi testleri yapılabilir.

Hidronefroz nedeni saptanan taş ise taşa yönelik tedavi planlanmalıdır.Sebep infeksiyon ise infeksiyon tedavi edilmelidir.

Nedene yönelik tedavi hızlıca organize edilmelidir.

Önemli olan hastanın üre ve kreatinin değerleridir. Bu değerler yüksek yani olası üremi durumu varsa acilen müdahele yapılmalıdır. Mesaneye sonda, üreteral katater veya perkütan nefrostomi uygulamaları zaman geçirmeden yapılmalıdır.

Hidronefroz derecelendirmesinde 1-2-3-4 sistemi kullanılır. Grade 4 hidronefroz son aşamada böbrek şişliği demektir ve bu durum aciliyet arzeder.

Unutulmamalıdır ki hidronefroz tedavi edilmediği zaman böbrek fonksiyon kaybına ve böbreğin cerrahi olarak alınmasına neden olabilir.